scrubs

Hey gidi günler… Scrubs dizisini izleyenler bilir, nakaratında şöyle der :

“But I can’t do this all my own

No I know

I’m no superman”

Tüm parçayı dinlerseniz zor zamanlar olabildiğini, bazen büyük başarılara imza atılabildiğini ama ardından daha büyük kayıpların da olabileceğini söyler ve der ki “ne dediğimi biliyorum, bunların hepsini kendim yapamam, biliyorum ki ben süperman değilim.” Bu, benim için insanı özgürleştiren sihirli bir cümle.

Kendini zorlamak, fırsatları kovalamak ve değerlendirmek yanlıştır anlamı çıkmasın; bunları yaparken kendimizi zorladığımız yerde destek alabiliyor muyuz, yetersizliklerimizi kabul edebiliyor muyuz ve “bunu tek başıma yapamam ve yapmak zorunda da değilim” diyebiliyor muyuz, işte üstünde durmak istediğim nokta bu.

Özellikle “akıllı çocuklar” olarak büyüyen, başarıları ile ailelerini gururlandıran ve zamanı gelince “sen yaparsın koçum, güzelim, delikanlım. Sen her şeyin en iyisine layıksın” gazlarıyla iş hayatına girenlerin başına daha sonra neler geliyor?

Küçükken harika insanlar olduklarına inanan, herşeyi başarabileceği sürekli kulağına fısıldanıp özgüveni tavan yapsın diye desteklenen bu nesil zorluklarla karşılaştıklarında ne yapıyor? Başarısız olduğunda başarılı olana kadar tepesinde boza pişirilip, her türlü imkanla mutlu mu diye düşünülmeden yüksek notları alması sağlanan ve sonrasında gayreti değil de başarıları için kucaklanan o çocuklar bugün kendilerinden daha başarılı birilerini gördüklerinde ne hissediyorlar?

Bir iş onlara verildiğinde ve onların boylarını aştığını farkettiklerinde, özel hayatlarında nişan bozduklarında ya da evliliklerini bitirdiklerinde bununla nasıl mücade ediyorlar?

İşte yanıtı:

Linkedin’de arkadaşlarının üst düzey yönetici olduğunu gördüklerinde işlerinden soğuyorlar ve o başarıya sahip kişinin ne kadar gayret gösterdiğini bilmeden kendilerini haksızlığa uğramış hissediyorlar çünkü hep başarı odaklı yetiştirildiler. “Sosyalleşmesen de, arkadaşlarınla küssen de, spor ve müzik ile ilgilenmesen ve hatta hayatta olan bitenlere dair tek bir fikrin olmasa bile sınıf birincisi ol evladım” görüşünün sonucu bunlar.

Facebook’ta bir arkadaşları balayı fotoğrafı koyduğunda henüz doğru insan ile tanışmamış oldukları için herşey bitti sanıyorlar ve henüz 28-30 yaşındayken“bundan sonra olmaz zaten” demeye başlıyorlar, pes ediyorlar. Bir süre sonra da “artık zamanı geldi, olması gerekir” diyerek aslında çok da içlerine sinmeyen biriyle bir anda evliliğe karar veriyorlar. Kim demişse “olmalı” diye artık, bunu “başarı” sayıp kendilerine biçtikleri öz-değerlerini arttırıyorlar.

Instagram’da arkadaşlarının tatil fotoğraflarını görünce, kendilerini en az onlar kadar iyi ve değerli hissedebilmek için paraları yoksa bile kredi çekip tatile gidiyorlar çünkü en çok sevildiklerini ve değer gördüklerini hissettikleri zamanlar başarılı oldukları anlar. Hatta komşunun çocuğundan daha başarılı oldukları anlar daha da değerliydiler sanki ya da onlar öyle hissetti…

Snapchat’te gece hayatını takip ettikleri arkadaşlarından geri kalmamak için bir hafta öğle yemeği yemeyip, gerekiyorsa bir kredi kartı daha çıkartıp o gece illaki ortamlara akıyorlar. Eğer evde kalırlarsa, bir daha o ortama giremezmiş ya da “param yok” derse arkadaşlarının gözünde değerini kaybedermiş  gibi, hayatları yaşanılamayacak kadar kötü bir hal alırmış gibi hissediyorlar.

Ve eğer ki bir gün onlar için anlamı büyük bir başarısızlıkla karşılaşırlarsa hayatın anlamını yitiriyorlar çünkü artık sevilmediklerine, sevilemeyeceklerine inanıyorlar. İş hayatı ya da özel hayat farketmeksizin başarısız olduklarında kendilerini değersiz, işe yaramaz hissediyorlar ve kolaylıkla depresyona giriyorlar.  Bu dönemde de tehlikelere, dolandırıcılara inanılmaz derecede açık oluyorlar çünkü kendilerini sevilmeye değer bulmuyorken birilerinin onları kucaklaması onlara dünyaları veriyor. “Beni bu halimle bile seviyorsa ona herşey değer” diyorlar ama sonrasında büyük üzüntüler yaşayabiliyorlar. Bu bir dolandırıcı ile işbirliği de olabiliyor, kötü niyetli bir partner ile aşk ilişkisi de olabiliyor.

Çocuklara koşulsuz sevgi göstermediğimiz, başarısızlıklarında sevgimizi ve ilgimizi ceza, başarılarında ise ödül olarak kullandığımız, hak etmedikleri durumlarda bile “harikasın, kahramansın” diyerek pohpohladığımız günlere son vermezsek onlar hiçbir zaman o anki başarısızlıklarının bir son olmadığını, bazen başarısız da olabileceklerini, bazen başkalarının onlardan daha iyi işler çıkarabileceğini ve eğer çalışırlarsa kendilerini şu andan daha iyi bir konuma taşıyabileceklerini öğrenemeyecekler. Hiçbirimiz süperman değiliz ve ne ekersek onu biçeceğiz.

Kolay değil, sadece gerçek.

Sevgilerimle,

Melis Tiftikci